WELCOME

a girl... who loves and tries to write

Bir sözlüğün sırtı gibi kırılmak istiyorum. Tüm kelimeleriyle ortadan ayrılmayı bekliyorum. Ve daha sonra sayfalara...

Tercihen 15 parça..

Yazı 44

Kalabalık yalnızlığı var üzerimde. Ya da gerçekten yalnızım. Kendi bedenimi hissettikçe, gerçekten kalp atışıma kadar hissettikçe, nerede olduğumu sorguluyorum. Burada durmasam ne kaybederdim. Ve ya her bardağı içerkenki soluğum kadar nefes almasam ne kaybederim. Yalnızlığımı çok önemsemesem de duyularımla bu kadar bağdaşmam göz korkutucu. Ne kadar miyop olsam da bu lafın kulaklarımdan geçip beynime kazınması gibi komik, aşağılayıcı. Mesela gözümdeki gözlükten ibaret olmasam kendimi görmeden hissedebilir miydim? Kanımdaki alkolle düzgün kararlar alabilseydim evet. Ama bu sefer kalabalık değil içimdeki yalnızlık büyürdü. Karanlıktan beslenerek gitgide büyüyerek. İçtiğim bardağın loşluğu da karanlığı süslüyor. Hoşuma da gitmiyor değil.

Sigaramın tütüşü ve sağlığımdan ziyade bu düşünceler genelgeçer nedenlerden değil. Uzun yılların hissiyatı, yorgunluğu var. Sanırsın ki bundan kurtulmak kış gelince yazı özlemek kadar kolay. Özlemle tanıdık bir yüz aramak için yoldan geçenleri izliyorum kolumu enseme yaslayıp. Bana bakıyorlar belki de masadaki bardakları bitirişime, sigaranın külüne. Dışarıdan bakıldığında neyi kaybetmiş gibi gözüküyorum ki kırışmış alnımdan başka? Duman duyularıma kapılıp burnumu yakarak karanlığa ulaşıyor. Ve tıpkı dışardan bakan insanların gördüğü gibi, loş ışık ve duman zihnimde de canlanıyor.